Daha önceki yazımda da söylediğim gibi herkesin bir hayat penceresi vardır ve herkes farklı bakış açılarına sahiptir. Resim derslerinde de öğretildiği gibi, ortaya bir kase meyve konur etrafına toplanılır. Herkesin kaleminden de farklı görüntüler ortaya çıkar. Konulara da farklı yaklaşımlar sergileriz. Ailede en küçük olan benim. Kuzenlerimin arasında da en küçük benim. Bir amcamın tabiriyle tekne kazıntısı. Bir abim var. Çok ama çok sevdiğim ve değer verdiğim. Bir de annem ve babam. onlarsız hayatımı düşünemiyorum. Annem ev hanımı dolasıyla yaşantımızda zorluklar oldu. Maddi ve manevi anlamda. Abimle aramda yaş farkı var bu nedenle çoğunlukla fikir ayrıcalığı yaşadık ve tabiri caizse pek çok ailede olduğu gibi kedi köpek gibiydik. Ha tabi babam akşam eve gelince omuz omuza dururduk. :) Bazı noktalar yıllar sonrasında daha net görülüyor. Babam tek maaşla büyüttüğü için tek sorumluluğun yükün onda olduğunu, bugünlere sadece onun sayesinde geldiğimizi düşünüyor. Bana göreyse durum
Hayat herkese farklı hikayeler ve hayaller sunar. Herkes kendi hayat hikayesine sahiptir. Güldüklerimiz, düşündüklerimiz, baktıklarımız hepsi ama hepsi farklıdır. Bazen kafamızı yana çevirip baktığımızda insanlar görürüz, arkadaşlarımızı görürüz. Onlarla konuşuruz, sohbet ederiz. Bir araya geliriz, birbirimizle hayatlarımızdan kesitler paylaşırız. Tanışırız. Bazen öyle zamanlar olur ki,başkasının hayatını daha çok öğrenmek isteriz, sevdikleri neler, hoşlanmadıkları neler, ne düşünüyordur ? En önemli soru da Hikayesinin azıcık bir kısmını bile olsa benimle paylaşır mı? Daha çok tanımak istediğimiz kişi(ler) vardır. Ben de en çok bu anlarda tökezliyorum sanırım. Kimse paylaşmak istemiyor benimle düşüncelerini, anılarını, hayattan kesitlerini... Ya da öğrenmek istemiyorlar beni. Sorun da tam olarak bu sanırsam. İlgi çekici hiçbir özelliğe sahip olmamam. Kim bilir belki ileride demek isterdim ama artık hiç umudum yok. Kabullendim.